top of page

Bağlanma: Çocuklarda ve Yetişkinlerde Bağlanma

ÇOCUKLARDA VE YETİŞKİNLERDE BAĞLANMA ŞEKİLLERİ

 

Kişiler arası çekim ve ilişkilerin dinamiği konusunda ortaya atılan teorilerden biri olan bağlanma teorisi, anneye veya rahatlatıcı bir başka figüre bağlanmanın, çocuğun yaşamını sürdürmesinde önemli bir işlevi olduğunu savunmaktadır. Bu yaklaşımdaki sosyal psikologlara göre (Bowlby, Ainsworth, vb.), bazı kişilerle sıcak-yakın ilişki ihtiyacı, insan doğasının temel bir boyutudur. Zira, hem insanda gözlenen bağlanma ihtiyacı, yeni doğmuş çocuğu çevresel tehlikelerden korumaya yönelik biyolojik ve sosyal bir süreçtir.

BAĞLANMA NEDİR ?

 

Psikolojide bireyin, başka bir kişiden yakınlık bekleme eğilimi ve bu kişi yanında olduğunda bireyin kendisini güvende hissetmesidir.

 

ÇOCUKLARDA BAĞLANMA

Bağlanma, çocuk ile annesi, babası veya bakan kişi arasında oluşan olumlu, sağlıklı ve güçlü duygusal bağ kurulması anlamı taşımaktadır.

 

ÇOCUKLARDA BAĞLANMA TARZLARI


Güvenli Bağlanma: Çocuk anneyi bir güven temeli olarak kabullenmekte, anneden ayrılıp bir yabancı ile yalnız kaldıktan sonra teselli edilebilmekte, anneye yapışma gereksinimi az olmakta, yalnız bırakıldıktan sonra annesi girdiğinde annesini olumlu karşılamakta ve annesini net bir şekilde yabancıya tercih etmektedir.

Güvensiz/Kaçınmacı Bağlanma: Çocuk annesi ile temas kurmaktan kaçınmakta, özellikle anne odadan çıkıp tekrar geldiğinde ondan uzak durmakta, annenin temas kurma çabalarına karşı direnç göstermekle birlikte bir temas arayışı içinde görülmektedir. Süreç boyunca anneye de yabancıya da aynı şekilde davranmaktadır.

 

Güvensiz/Dirençli Bağlanma: Çocuk anneden ayrıldığında çok şiddetli huysuzlanmakta ve anne geri döndüğünde çocuğu rahatlatma çabaları başarısız olmaktadır. Çocuğun farklı zamanlarda hem temas aradığı hem de temastan kaçındığı gözlenmiştir. Çocuk annesi ayrılıp geri döndükten sonra kızgınlık ve şiddet davranışları gösterebilmekte, yabancıdan gelen temas ya da rahatlama çabalarına direnç göstermektedir.

 

Güvensiz/Dağınık Bağlanma: Çocuk şaşırmış, endişeli, dikkatsiz davranışlar göstermekte, güçlü bir yakınlık arayışının hemen ardından güçlü bir sakınma davranışı gösterebilmektedir. Annesine doğru giderken başka yönlere bakabilmekte, bağlantılı olmayan duygusal dışavurumlar gösterebilmektedir.

 

Bağlanma durumlarını yaratan tek bir sebep yoktur; ailenin davranışları, çocuğun özellikleri, aile ve kültür etkili olur.

 

YETİŞKİNLERDE BAĞLANMA

Bağlanma Kuramı'na göre, çocuk bebeklikten itibaren annesi ile yaşadığı deneyimleri ve onunla geliştirdiği ilişkisini ilerleyen yaşlarda her türle yakın ilişkisinde model olarak kullanır; kişinin benlik modeli ile başkaları modeli bu sayede gelişir. Benlik modeli, kişinin ne ölçüde kendini sevgiye layık, değerli bir birey olarak gördüğüdür.

Başkaları modeli ise kişinin diğer insanları ne ölçüde güvenilir, ilgi ve sevgi sunmaya hazır bireyler olarak algıladığıdır. Bebekliklerinde annelerine her ihtiyaç duyduklarında gecikmeden annelerinden ilgi gören ve bu sayede güvenli bağlanan bireyler, olumlu birer benlik ve başkaları modeli geliştirirler. Duygu ve düşüncelerini başkalarına açmaktan, ihtiyaçlarını ifade etmekten çekinmezler, kolaylıkla yakın ilişkiler kurabilirler. Öte yandan, bireylerin benlik ve başkaları modellerinden birisinin ya da heri ikisinin birden olumsuz olması mümkündür.

 

YETİŞKİNLERDE BAĞLANMA TİPLERİ

 

Güvenli bağlanma

 

Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, hem kendilerin hem de başkalarını olumlu görme eğilimindedirler. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlatmakta ve sürdürmekte başarılıdırlar. Ancak bu ilişkiler sırasında kişisel özerkliklerini yitirmemeyi de başarırlar.

 

Kayıtsız bağlanma

Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, kendilerini olumlu, başkalarını olumsuz görme eğilimindedirler. Bağımsızlıklarına düşkündürler, kimse ile kolay kolay yakın ilişki geliştirmezler. Başkalarına duydukları gereksinimi ve yakın ilişkilerin önemini reddederler.

 

Saplantılı bağlanma

Bu bağlanma tarzına sahip bireyler kendileri hakkında olumsuz, başkaları hakkında olumlu düşünme ve hissetme eğilimindedirler. Başkalarının onayını kazanmak bu kişiler için çok önemlidir. Başkalarını zihinlerinde idealize ederler. Yakın ilişkilerinde karşı tarafa çok bağımlıdırlar ve duygularını abartılı bir biçimde ifade ederler.

 

Korkulu/kaygılı bağlanma

Bu bağlanma tarzına sahip olanlar, hem benlik hem de başkaları modeli olumsuz olan bireylerdir. Kendilerine de başkalarına da güvenmezler.


BAĞLANMA KURAMI VE BİR ARAŞTIRMA

Bağlanma süreciyle ilgili çalışmalar John Bowlby'nin (1960) Tavistock Kliniğinde,tanıdığı ve sevdiği kişilerden ayrılmak zorunda kalan küçük çocukların kişilik gelişimi üzerinde bu durumun etkilerini incelemesiyle başlamıştır.

 

Bowlby'nin Bağlanma Kuramı:

Bowlby kuramını, birincil bakıcısından (caregiver) çeşitli zaman aralıkları boyunca ayrılan bebeklerin davranışlarını gözleyerek oluşturmaya başlamıştır. Bebek, anneden ayrılığa bir dizi duygusal tepki göstermektedir.Dolayısıyla Bağlanma Kuramı, bebek-anne arasında kurulan duygusal zincirin fonksiyonlarıyla ilgilidir ve bağlanma kuramı temel olarak bu zincirin, çocuğun benlik kavramının oluşumu ve sosyal dünya hakkındaki görüşlerinin gelişimi üzerindeki etkilerine odaklanmıştır.

Buna göre bebeğin bağlanma davranışları amaçları doğrulayan bir davranışsal sistemle kontrol edilmektedir. Bu sistemde, onu koruyan ve gözeten bir yetişkine (çoğunlukla anneye) yakınlığını sürdürmeye dair bir "amaçlar seti" yer alır ve çocuğun güvende olması ile hayatta kalmasını destekleyen biyolojik bir fonksiyon taşır.

Dolayısıyla, biyolojik temelli bağlanma sistemi, yaşam döngüsü boyunca koruma ve gözetmenin evrimsel bir fonksiyonunu yerine getirir. Bowlby'nin "Bağlanma" isimli ilk kitabında, doğal ayıklanma süreciyle herkesin bir bağlanma davranış sistemiyle donatılmış olduğu ve bağlanma sisteminin kaygı, korku, hastalık ve yorgunluk koşulları altında etkinleşmeye özellikle eğilim gösterdiği vurgulanır. Gerçekten böylesi durumlarda insan yavrusunun onu anne-babasına yakın tutan bir mekanizmaya gereksinimi vardır.

Bowlby (1982) bunları bakıcıya yakınlığı destekleyen ve sürdüren sinyal ve durumlar adını vermiştir.(Akt. Crain, 1992).

 

Buna göre insanoğlunun uzun süreli çaresizliği nedeniyle gelişiyor gibi görünen bağlanma sistemi, üç temel duygusal tepki ile kendini göstermektedir.

 

1.SİNYAL

Açık sinyallerden birincisi bebeğin "ağlamasıdır". Ağlamanın yanı sıra bebek, anneyi aramaya başlar ve başkalarının yatıştırma çabalarını "protesto" eder.

 

2.SİNYAL

İkinci sinyal edilgen bir tavır takınma ve açık bir mutsuzluğu işaret eden "keder“ havasına bürünmedir.

 

3.SİNYAL

Üçüncü tepki, Bowlby'e göre sadece insanlarda görülen "bağlanmanın çözülmesi"dir (detachment) ve anne geri geldiğinde aktif ve görünürde savunmacı bir görmezden gelme ve anneden kaçmayı içerir.

 

Bowlby, çocuğun bağlanmasının ardışık evreler boyunca geliştiğini önermiştir.

 

Birinci bağlanma Evresinde (Doğumdan 3 aya kadar)

 

Bebekler herkese benzer nitelikte tepkiler verirler. İnsan seslerini dinlemekten, insan yüzlerine bakmaktan hoşlanırlar. Bowlby, diğer görsel uyarıcılar yerine insan yüzünün bu etkisini en güçlü bağlanma davranışlarından biri olan "sosyal gülücüğü" ortaya çıkaran genetik bir yanlılık olarak değerlendirmiştir. Bowlby'e göre gülme ağlanmayı destekler çünkü bu bakıcıyla yakınlığı sürdürür. Gerçekten gülmenin kendisi sevme ve gözetme etkileşimini destekleyen bir nitelik taşır.

İkinci BağlanmaEvresinde (3-6 Ay),

Bebeğin sosyal tepkileri seçici olmaya başlar ve tanıdıkları kişiler onlar için çarpıcı hale gelir. Yabancıları fark etmeleri ve onlardan korkmaya başlamaları bu evrenin başat özelliğidir.

 

Bowlby, çocuğun bağlanmasının ardışık evreler boyunca geliştiğini önermiştir

Üçüncü Bağlanma Evresi (6 Ay-3 Yaş)

Bebeğin "ayrılma kaygısı" sergilemeye başlamasını kapsar. Bebek, bağlanma figüründen her ne kadar ayrı kalmak istemiyorsa da, bakıcıyı güvenli bir üs olarak kullanarak çevreyi keşfetmek istediğinde ondan uzaklaşabilir. Yüksek ses gibi korkutucu uyarıcılar çocuğun çevreyi keşfetmekten vazgeçerek anneyle fiziksel yakın temas kurma arayışına girmesine yol açar. Benzer şekilde küçük bir çocuk hasta ya da yorgun olduğunda anneyle yakın kalma gereksinimi keşfetme gereksinimine ağır basacaktır; dolayısıyla Bowlby bağlanma siteminin çeşitli uyarılma düzeylerinde aktif hale geldiğini vurgulamaktadır. Bir yaşından itibaren çocuk annenin erişebilirliği ve onun ihtiyaçlarına cevap verecek olup olmamasına dair genel bir fikir oluşturmaya başlar ve böylece bağlanma süreci önemli bir evreyi aşmış olur.

Dördüncü Bağlanma Evresinde (3 Yaş- Çocukluğun Sonu)

Çocuk artık bakıcının plan ve niyetlerini hesaba katabilir ve niçin onu yalnız bıraktığına dair yordama yapmaya başlayabilir. Kuşkusuz yalnız kalma, insan yaşamının büyük korkularından biridir ve ardındaki önemli biyolojik gerekçeleri kavramak yetişkin davranışını anlamada önem taşır. Bowlby ayrılmanın etkilerine özel bir önem vermiştir. Ayrılık uzun süreli değilse bir süre sonra anneyle sıcak bağ yeniden kurulur fakat aksi halde çocuğun bütün insanlardan ümidini kesmesi ve yetişkinlik yıllarında bile başka kişilerle derin bağlanmalar oluşturamaması tehlikesi ortaya çıkar ki bu tür kişiler başkalarını sadece kendi amaçlarını gerçekleştirmek üzere kullanır fakat asla gerçekten sevemezler.

 

Bowlby'nin bağlanma kuramının temel önerileri

 

Bowlby bu kişilere «duygusuz karakter» adını vermiştir ve böylece ayrılığın çocuklar üzerindeki derin etkilerinin tüm yaşamı son derece etkileyeceğini vurgulamış; etolojik yaklaşımın, çocuğun ebeveyni yakın tutma gereksiniminin, canlıların hayatta kalmasını mümkün kıldığını ve bunun da yeme ve cinsellik gibi diğer biyolojik gereksinimler gibi temel olduğunu söylediği için önem taşıdığına inanmıştır.

 

1. Öneri:

"Bir birey ne zaman isterse (gereksinim duyarsa) bir bağlanma figürünün erişilebilir olduğuna inandığında, herhangi bir gerekçeden ötürü böylesi bir inanca sahip olmayan bireye göre daha az şiddetli ya da kronik korku eğiliminde olacaktır." Diğer bir deyişle kendine güvenmek ve kaygıdan arınmış olmak, o bireyingeçmişteki ve o andaki bağlanma ilişkisinin kalitesine bağlıdır.

2. Öneri: "Bağlanma figürünün gereksinim duyulduğu anda erişilebilirliğine ya da yokluğuna inanma toyluk yılları boyunca (bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde) yavaş yavaş ve kademeli olarak gelişir ve bu yıllarda oluşan beklentiler yaşamın geri kalan kısmında görece değişmeden kalır." Dolayısıyla ikinci öneri, bağlanma zincirinin gelişiminde, buna özellikle duyarlı bir gelişim dönemi olduğu iddiasını taşımaktadır. Diğer bir deyişle bağlanma ilişkileri kişilik gelişimini etkiler; dolayısıyla güvensiz ya da bozucu (abusive) bağlanma kalıcı psikolojik sorunlara yol açabilir.

3. Öneri: "Toyluk yılları boyunca gelişen bağlanma figürünün erişilebilirliği ya da yokluğuna dair beklentiler, bireyin şu anda sahip olduğu deneyimlerin oldukça doğru yansımaları görünümündedir. " Görüldüğü gibi üçüncü öneri bireyin deneyimlerinin rolü ile ilgilidir. Bu, oldukça önemli bir iddiadır.Buna göre, yetişkinlik yıllarındaki korku ve beklentiler çocuksu yanlış anlamalar ya da fanteziler yerine ana-baba, kardeş, arkadaş gibi gerçek bağlanma figürleriyle yaşanan somut deneyimlerden köklerini alır

Uzman Klinik Psikolog Enver Bayatlı

bottom of page